SATÜRN'ÜN HEDİYESİ
Yıllar önce, küçük bir kasabada yaşayan bir çiftçi varmış.
Her zamanki gibi tarlasına ekim yapmak için gittiği bir gün, toprağın arasında parıldayan tuhaf bir taş fark etmiş. Taş, sanki gökyüzünden kopup düşmüş bir güneş parçası gibi ışıldıyormuş. “Ne güzel süs olur bundan” diye düşünerek cebine koymuş.
Ancak eve dönerken merakı ağır basmış. Telefonundan araştırmış; taşın Satürn’den gelen bir gök cismi parçası olduğunu öğrenmiş. Değeri ise akıl almaz seviyedeymiş.
Şaşkınlıkla hemen bilim insanlarına götürmüş. Yapılan incelemeler taşın gerçek olduğunu kanıtlayınca, çiftçi bir anda dünyanın milyarderleri arasına girmiş. Serveti, dünyanın en zenginleriyle yarışacak kadar büyümüş; hatta bazılarına göre onları milyonlarca dolar geride bırakmış.
Ama servet arttıkça, çevresindeki insanlar değişmeye başlamış.
Eskiden halini hatırını soran komşuları, en yakın arkadaşları bile artık onun yanında sadece para için bulunur olmuş. Kimileri, eğer parası olmasa onu bir dakika bile hatırlamayacak hale gelmiş. Dahası, içlerinden bazıları servetine konmak için haince planlar kurmaya başlamış.
Bu grubun başındaki kişinin takma adı ise “Ego” imiş.
Bir süre sonra durum kontrolden çıkmış; komplo kuranlar birbirlerini de suçlayınca olay polise yansımış. Çiftçi ne yapacağını bilemez halde kara kara düşünürken, aklına kendisine ilk güvenen bilim insanları gelmiş. Onlara ulaşmış ve elindeki bilgilerle gerçeği kanıtlamayı başarmış.
Komplo açığa çıkınca herkes yaptığından utanç duymuş.
“Bizi kim böyle kandırdı?” diye sorduğunda, herkes aynı ismi söylemiş: Ego.
Çiftçi, Ego’nun yanına gitmiş ve sakin bir sesle şunları söylemiş:
“Bu yaptıklarınla kimseyi kazanamazsın. İnsanları parayla, hileyle değil; kalbinle yanına çekebilirsin.”
Ego, hatasının büyüklüğünü kavramış ve özür dilemiş.
O günden sonra insanlar çiftçiyi zenginliği için değil, karakteri ve iyiliği için sevmeye başlamış.
Servet gelip geçiyormuş, ama sevgi ve güven…
Onlar geride kalan en büyük mirasmış.
BERKAY ŞENOĞLU

Yorumlar
Yorum Gönder